SON ASIR MUTASAVVIF ŞAİRLERDEN ÖMER NECMÎ EFENDİ VE SÂKÎNÂMESİ’NİN YENİ BİR NÜSHASI

Main Article Content

MEHMET GÖKTAŞ
Atatürk Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, İslam Tarihi Ve Sanatları Bölümü, Türk İslam Edebiyatı Anabilim Dalı

MEHMET ÖZTÜRK
Bingöl Üniversitesi
Atıf: Göktaş, MEHMET - Öztürk, MEHMET. "SON ASIR MUTASAVVIF ŞAİRLERDEN ÖMER NECMÎ EFENDİ VE SÂKÎNÂMESİ’NİN YENİ BİR NÜSHASI". TÜRK KÜLTÜRÜ VE HACI BEKTAŞ VELİ ARAŞTIRMA DERGİSİ / (): . .

Zotero Mendeley EN EndNote

Özet

Ömer Necmî Efendi, geleneğin izinde şiirler kaleme alan mutasavvıf bir şairdir. İstanbul’da doğmuştur. Asıl mesleği askerlik olan şair önce Halvetiyye tarikatına intisap etmiş dönemin Şâzelîyye, Melâmiyye, Şettâriyye ve Rufâiyye tarikatlarından irşat icazeti almıştır. Manisa’nın Alaşehir kazasında belli bir süre irşat vazifesini yerine getirmiştir. 1307/1889 yılında İstanbul’da vefat etmiştir. Velûd bir şair olan Necmî’nin tamamı tasavvufi mahiyette olan Türkçe Divan, Farsça Divançe, Kasîde-i Elfiyye, Tuhfe-i Vahdet, Şem‘anâme ve Sâkinâme olmak üzere toplam altı adet eseri bulunmaktadır. Sâkînâmeler, Fars ve Türk İslam Edebiyatı’nda yaygın edebî türlerdendir. Ömer Necmî Efendi’nin tasavvufi mahiyette kaleme aldığı Sâkînâme manzumesini ele aldığımız bu çalışmada öncelikle Ömer Necmî Efendi’nin biyografisi ve sâkînâmeler hakkında kısaca bilgi verilmiştir. Daha sonra asıl konumuzu teşkil eden Ömer Necmî Efendi’nin Sâkînâmesi’nin tespit edilen iki nüshasının tanıtımı yapılmıştır. Edisyon kritiği ile birlikte transkripsiyonu yapılan eser yeniden edebî bir miras olarak ilim ve edebiyat âlemine sunulmuştur. Ayrıca son bölümde eser ana hatlarıyla muhteva bağlamında tahlile tabi tutulmuştur. Eserle ilgili daha önce tek nüsha üzerinden bir çalışma yapılmıştır. Ancak ikinci bir nüshanın tespiti eserin iki nüsha üzerinden yeniden incelenmesini gerekli kılmış; müstakil bir başlıkta sıralayacağımız nedenlerden dolayı eser üzerinde tekrar çalışma gereği duyulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Türk İslam Edebiyatı, Tasavvufi Edebiyat, Ömer Necmî Efendi, Sâkînâme.

Article Details