TÜRK KÜLTÜRÜ VE HACI BEKTAŞ VELİ ARAŞTIRMA DERGİSİ https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD <p><em>Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi</em>, Türk kültürü, Türk kültürü açısından Alevilik-Bektaşilik, Alevilik ve Bektaşilik geleneğinin tarihi ve kültürel değerleri temelinde kaleme alınmış bilimsel ve akademik çalışmalara zemin hazırlamayı ve bunları ilgililere ulaştırmayı amaç edinmiş uluslarası hakemli bir dergidir.&nbsp;</p> <p>Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi açık erişimli (open access) bir dergidir. Tamamen ücretsizdir.&nbsp;&nbsp;</p> tr-TR <p>Bu dergide yayımlanan makalelerin telif hakkı <em>yazarına</em> aittir. Yazarlar böylelikle makaleyi çoğaltma, temsil, basım, yayım, dağıtım ve internet yoluyla iletim de dahil olmak üzere her türlü umuma iletim haklarını kullanma hakkı kendisindedir. Makalenin herhangi bir bölümünün başka bir yayında kullanılmasına <em>Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi</em>'nin yayımcı kuruluş olarak belirtilmesi ve dergiye atıfta bulunulması şartıyla izin verilir. Atıf yapılırken dergi adı, makale adı, yazar(lar)ın adı soyadı, sayı no ve yayın yılı verilmelidir. </p> <p>Dergide yayımlanan yazılardaki görüşlerin sorumluluğu yazarlarına aittir. </p> <p>Bu dergide yayımlanan makaleler <a href="https://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0/legalcode" target="_blank" rel="noopener">Creative Commons Attribution 4.0</a> ile lisanslanmıştır. Bu lisans, açık erişimli bir makalenin ticari olmayan bir şekilde tekrar kullanılmasına, yazar doğru atfedildiği sürece izin verir.</p> hacibektas@hbv.edu.tr (TÜRK KÜLTÜRÜ VE HACI BEKTAŞ VELÎ ARAŞTIRMA DERGİSİ / TURKISH CULTURE AND HACI BEKTAS VELI RESEARCH QUARTERLY) hbektas@hbv.edu.tr (Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Türk Kültürü Açısından Hacı Bektaş-ı Velî Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi) Fri, 15 Mar 2024 00:00:00 +0300 OJS 3.2.1.1 http://blogs.law.harvard.edu/tech/rss 60 KENAN GÖÇER, YUNUS EMRE ASLINDA NE DEDİ? İZONOMİ TEMELLİ EKONOMİ-POLİTİK YAKLAŞIM, LEJAND YAYINLARI, İSTANBUL, 2021. https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3430 <p>Tikel veya tümel meseleleriyle tasavvuf tarihi yazımı tasavvuf akademisinin önünde duran en büyük meselelerden biridir. Kenan Göçer’in Yunus Emre Aslında Ne Dedi? başlıklı yeni çalışması bu ihtiyacı giderebilecek yeni bir okumanın imkanlarını barındırması açısından önem arz ediyor. Bu yazıda Göçer’in çalışmasını örnek olay şeklinde değerlendirerek tasavvuf tarihi yazımına dair bazı problemlere değinecek ve nihayetinde bazı öneriler sunacağım. Buna göre, tasavvuf tarihine ilişkin yapılacak interdisipliner bir çalışmanın olmazsa olmazı olarak arşiv tarihçiliğine işaret edecek, fakat arşiv belgelerine dayanırken tasavvufun içsel bütünlüğünün asla göz ardı edilmemesi gerektiğine de değineceğim.</p> <p>Anahtar Kelimeler: Tasavvuf, Tasavvuf Tarihi, Yunus Emre, Miskinlik, İnterdisiplinerlik, Ekonomipolitik.</p> ABDULLAH TAHA ORHAN Telif Hakkı (c) 2024 ABDULLAH TAHA ORHAN https://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0 https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3430 Mon, 01 Apr 2024 00:00:00 +0300 CENGİZ GÜNDOĞDU, HACI BEKTÂŞ-I VELÎ VE KÂMİL İNSANFÂZIL TOPLUM PARADİGMASI, SUFİ KİTAP, İSTANBUL, 2020. https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3431 <p>Bu çalışma, Cengiz Gündoğdu tarafından yayınlanan Hacı Bektâş-ı Velî ve Kâmil İnsan-Fâzıl Toplum Paradigması isimli eseri konu almaktadır. Bektaşîlik, ilk zuhurundan günümüze Türk toplumunun dinî, ahlakî, tasavvufî, edebî, kültürel, siyasî, askerî bünyesinde derin tesirler icra etmiş oluşumlardan biridir. Bektaşîliğin Pîri olan Hacı Bektâş-ı Velî’nin hayatı, tarihi şahsiyeti ve öğretisi hakkında kadim dönemde birincil diyebileceğimiz çok az sayıda kaynak bulunmaktadır. Yazar bu çalışmada Bektaşîlik olgusunun genel çerçevesini ilmi esaslar dahilinde çizmeyi amaçlarken, bu hedefini gerçekleştirmede tarihî, mekıbevî ve aktüel boyutlarıyla sunulan Hacı Bektaş-ı Velî ve öğretisini anlamaya yardımcı olabilecek zengin bir kaynak taraması yapmıştır. Yazar, bu kaynaklardan elde ettiği bilgiler üzerine objektif bir okuma gerçekleştirmiş ve ortaya 440 sayfalık titiz, akademik düzeyde kaleme alınmış bir eser vücuda gelmiştir.</p> <p>Anahtar Kelimeler: Hacı Bektâş-ı Velî, Bektâşîlik, Kâmil İnsan, Fâzıl Toplum.</p> MEHMET GÖKTAŞ Telif Hakkı (c) 2024 MEHMET GÖKTAŞ https://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0 https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3431 Mon, 01 Apr 2024 00:00:00 +0300 SAFEVİLERDE TARİKATTAN DEVLETE GİDEN SÜREÇTE RÜYALARIN ETKİSİ https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3407 <p>1501 yılında kurulan Safevi Devleti’nin kuruluş felsefesini anlamak için tarikat sürecine göz atmamız önem arz etmektedir. Şeyh Zâhid’in tarikatına gelerek orada yükselen ve şeyhlik makamını ele geçirdikten sonra Safeviyye tarikatını kuran Safiyüddîn-i Erdebilî, XIV. yüzyılın başlarında etkili bir figür olarak bulunduğu bölgeyi şekillendirmiştir. Mürit sayısının giderek arttığı tarikat, onun torunları ile, zaman içerisinde hüviyet değiştirerek devletleşme sürecine girmiştir. Safiyüddîn’in posta oturduğu 1301 yılından Devlet’in kuruluşu 1501 yılına kadar geçen yaklaşık 200 yıllık bir süreçte rüyaların etkin olarak kullanıldığı görülmektedir. Kaynaklara yansıyan rüyaların mahiyeti zamana ve duruma göre farklılıklar gösterir. İlk dönemler Şeyhlerin tarikattaki yerlerini sağlamlaştırmak ve meşru zemine oturtmak amacı güttüğü anlaşılan rüyalar, daha sonra siyasi bir güç kurma amacına hizmet etmektedir. Safiyüddîn’in vefatının ardından yazıya geçen kaynaklarda bu tarz rüyalar Safiyüddîn’in doğumundan öncesine kadar gitmektedir. Meşruiyetin kaynağı daha doğmadan annesine müjdelenmiş, onun doğumundan sonra görülen rüyalar ile de bu süreç sağlam temellere oturtulmaya çalışılmıştır. Safiyüddîn’in ardından posta oturanlar da genellikle rüyaları kullanarak mürit toplamaya çalışmışlardır. Bu politika zaman içerisinde başarıya ulaşmış ve çoğalan mürit sayısı ile birlikte askeri bir güç oluşturma eğilimi baş göstermiştir. Şeyh Cüneyt dönemi itibariyle başlayan askeri ve siyasi faaliyetler yine rüyalar kullanılarak desteklenmeye devam etmiştir. Şeyh Haydar zamanında artık rüyanın mahiyeti şeyhlik postuna yönelik değil siyasi bir oluşuma delalet etmektedir. Şeyh Haydar’ın görmüş olduğu rüya ile Safevi müritleri Kızılbaş adını kullanacak ve Safeviyye tarikatını devlete dönüştürme motivasyonu kazanacaktır.</p> ERALP ERDOĞAN Telif Hakkı (c) 2024 Sadullah GÜLTEN; ERALP ERDOĞAN https://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0 https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3407 Mon, 01 Apr 2024 00:00:00 +0300 KÛHİSTAN MUHTEŞEMLERİ ve KÛHİSTANDAKİ NİZARİ İSMÂİLLÎ KALELERİN İŞLEVİ https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3408 <p>Nizari İsmâilîleri Alamût ve Rûdbar dışında imam adına yaptıkları davet ile öğretilerini farklı bölgelere yaymak ve yapılanmak için yeni Darü’l Hicreler oluşturdular. Coğrafi, sosyoekonomik ve mezhepsel açıdan Rûdbar ile benzerlik gösteren Horasan bölgesinde Kûhistan’ı seçip, Davet’ül Cedide adını verdikleri yeni daveti yaymaya başladılar. Nitekim kısa sürede Muninabad, Kâin, Tun, Bircend kaleleri olmak üzere Kûhistan’da çok sayıda kalenin kontrolünü ele geçirip, kendilerine yeni bir karargah oluşturmayı başardılar. Alamût merkezden 1092-1956 yılları arasında Kuhistan’daki kalelerin yönetimi için muhteşem ya da reis adı verilen yerel valiler atandı. Bu yöneticiler Kûhistan bölgesindeki kalelerin güvenliği, yerel bölgedeki siyasi sorunları çözme, İsmâilî inancı hakkında sosyal-kültürel faaliyetler yapma, yerel yönetim bölgelerinde ticaret ağını kontrol etme gibi birçok görevleri bulunmaktaydı. Bu makalede, Kuhistan bölgesinde bulunan kalelerin işlevleri incelenerek, kaleler hakkında somut veriler ortaya konulmaya çalışılacaktır. Ayrıca Kuhistan bölgesinde yöneticilik yapan Reis Muzaffareddin(1202-1221/22), Muhteşem Şihâbeddin Mansûr-ı Ebû’l-feth (1222-1224), Muhteşem Şemdü’d-din Hasan-ı İhtiyâr (1224-1128 ), Nasıreddin Abdurrahim bin Ebû Mansur (1228-1257) gibi muhteşemlerin kendi dönemlerindeki siyasi, askeri, kültürel ve öğretisel faaliyetleri incelenecektir. Bunlara ek olarak muhteşemlerin kalelerin işleyişi, üstlendikleri çeşitli görevler, sorumluluklar, Alamût merkeze olan bağlılıkları, inançsal değişimlere verdikleri tepki ya da kabulleniş, değişen otoritelere karşı yaptıkları askeri savunma, hûccet ve imama duyulan bağlılıkları gibi öznel konular üzerinde durulacaktır.</p> AYŞE ATICI ARAYANCAN Telif Hakkı (c) 2024 AYŞE ATICI ARAYANCAN https://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0 https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3408 Mon, 01 Apr 2024 00:00:00 +0300 XVI. YÜZYILDA AMASYA’DA KIZILBAŞLIK HAREKETLERİNİN TOPLUMSAL YANSIMALARI https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3409 <p>XIII. yüzyılda Babaî İsyanı’nın odak noktasında yer alan Amasya kenti, tarihi süreç içerisinde merkezi otoriteye karşı ayaklanmaların Anadolu’daki harekât üslerinden biri olmuştur. Baba İshak’tan itibaren geniş Türkmen kitlelerini çevresinde toplayan karizmatik-dini figürlerin pek çoğunun faaliyet sahası Amasya ve havalisidir. II. Bayezid devrinde şiddetlenmeye başlayan Safevî propagandasının tezahürleri ve sonuçları Amasya çevresinde de kendini göstermiştir. Nitekim Şah İsmail’in Anadolu’da başlattığı Safevî propagandasının öncülüğünü yapan Şah Kulu ve Nur Ali halifeler etraflarına topladıkları müridleriyle Osmanlı Devleti’ne karşı bir ayaklanma gerçekleştirmiştir. Bu çalışmada Osmanlı-Safevî Devletleri arasındaki diplomatik ve ideolojik savaşın mikro ölçekli yansımaları üzerinde durularak çatışmanın sosyal sonuçları analiz edilecektir. Bu bağlamda Amasya örneğinde Kızılbaşların Safevîlerle münasebeti, Osmanlı merkezi hükümetinin Kızılbaş takibatı, Kızılbaşların çatışma ortamındaki faaliyetleri mühimme kayıtları üzerinden ortaya konacaktır.</p> <p>Anahtar Kelimeler: Osmanlı Devleti, Safevî Devleti, Amasya, Kızılbaş.</p> MERVE KARAKULAK Telif Hakkı (c) 2024 MERVE KARAKULAK https://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0 https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3409 Mon, 01 Apr 2024 00:00:00 +0300 SOVYET KAZAKİSTAN’INDA TASAVVUF: KOMÜNİSTLERİN YESEVİLİK VE İŞANLARA YÖNELİK FAALİYETİ https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3410 <p>Çalışmada, Kazak Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nde (1936’dan önce Kazak Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti) Yesevilik ve işanizm dahil olmak üzere devletin tasavvuf ile ilgili olarak konumu incelenmektedir. Çalışmanın amacı ağırlıklı olarak Kazak SSC’nin güney bölgesinde yaşayan işan ve kojaların ve onların neslinin Sovyet döneminde karşılaştığı zorluklar ve siyasi baskılardan bahsetmek ve bu durumu analiz etmektir. Araştırmada olabildiğince arşiv belgeleri, işan ve kojaların çocuklarıyla yapılan mülakatların ses kayıtları ve hatıralar gibi birinci el kaynaklara, onların yetersiz kaldığı noktalarda ise ikinci el kaynaklara başvurulmuştur. Genel olarak, Sovyetler, halkın geleneksel İslam’ı olarak görülebilecek Yeseviliğe ve işanizme karşı sert bir tavır sergilemiştir. Devletin işan ve kojalara yönelik ateist tavrı hiçbir zaman değişmese de siyasi nedenlerle devletin din politikasının sürekli değişmiş olduğu da söylenebilir. Genel olarak, Sovyet döneminde Yesevilik ve işanizme yönelik doğrudan fiili saldırı iki kez gerçekleşmiştir. Diğer dönemlerinde de tasavvufa karşı sürekli saldırı ve propagandalar yürütülse de işanlara ve kojalara yönelik kitlesel baskının sözü geçen iki dönem kadar sert olmadığı söylenebilir. Bolşeviklerin tasavvufu ortadan kaldırmayı amaçlamasının ana nedeni, tasavvufun ateist bir toplum oluşmasına engel teşkil etmesi olmuştur. Yesevilik ve işanizm dahil olmak üzere İslam, halkın sadece bir inanç meselesi değil, aynı zamanda bir kültür meselesi idi. Çünkü tasavvuf gelenekleri halkın örf ve adetleri ve gelenekleri ile bağlantılı olmuştur. Bu sebeple Bolşevikler, halkın sufi geleneklerini yok etmeden dinin yok edilemeyeceğini anlamıştır. Bu şekilde devlet Yesevilik ve işanizme çeşitli yönlerden saldırarak ona büyük zararlar vermiştir. Çalışmada bu faaliyetin Kazak SSC’de nasıl uygulandığı sistematik ve kronolojik olarak anlatılarak Bolşeviklerin bu yöndeki faaliyetleriyle nihai amaçlarına ulaşıp ulaşamadığından bahsedilmiştir.</p> <p>Anahtar kelimeler: Yesevilik, Sovyet Kazakistan’ı, Dini Politika, Ateizm, İslam, Tasavvuf, İşanizm.</p> TALGAT ZHOLDASSULY Telif Hakkı (c) 2024 TALGAT ZHOLDASSULY https://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0 https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3410 Mon, 01 Apr 2024 00:00:00 +0300 ÂDİLŞÂHÎLER SULTANI YUSUF ÂDİLŞÂH’IN ŞİİLİK SİYASETİ https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3411 <p>Kaynaklar Yusuf’un menşei hakkında farklı görüşler belirtmesine rağmen, onun Türk kökenli bir Şii ve çocukluğunda Erdebil’e giderek Şeyh Safiyüddin’in müridi olduğu hususunda ortak noktada buluşurlar. Yusuf, bu ziyaretinde Hz. Hızır’ın kendisine saltanat bahşetmesi durumunda Şii mezhebini yaymaya söz vermişti. Çocukluğunda Bir süre Save’de yaşamış ve Şiilik esaslarına uygun bir eğitim almıştı. Daha sonra Kum, İsfahan ve Şiraz gibi Şiilik mezhebinin bilinen şehirlerinde bulunmuştu. O, Şiraz’dayken rüyasına giren Hızır’ın yönlendiresiyle Hindistan’a gitmiş ve Behmenî sarayına dâhil olmuştu. Çeşitli idari ve askeri görevlere atanan Yusuf, Bicapur valisiyken 1489 yılında burada kendi adına hutbe okutarak bağımsızlık elde etmiş ve Âdilşâhîler Sultanlığını kurmuştu. Ancak çok geçmeden Behmenîlerin kışkırtmasıyla, bazı yerel güçler Âdilşâhî topraklarına saldırmış ve bazı kaleleri ele geçirmişti. Yusuf, maiyetindekilere Şiiliğin manevi şahsiyetlerinin yardımıyla düşmana kaşı başarılı olacaklarını söyleyerek onları cesaretlendirmişti. Zafer elde edildikten sonra ise bazı devlet adamlarıyla yaptığı toplantıda rüyasında Hızır’ın kendisine saltanat müjdesi ilettiği ve bunun gerçekleşmesi durumunda Şiiliği resmi mezhep ilan etmeye söz verdiğini dile getirmişti. Hatta yaşanan olumsuz hadiselerin sözünü tutmamış olmasından dolayı gerçekleştiğini belirtmişti. Bu yaklaşımıyla Şiiliği resmi mezhep olarak tanımak istemesini meşrulaştırmıştı. Yusuf, toplantıda bazı itirazlara rağmen bu hususta Allah’a da söz verdiğini ve onun kendisine bir devlet bahşettiğini vurgulamıştı. Şiiliği resmi olarak tanıma amacını, manevi gerekçelere dayandırmış ve bir süre sonra Şiiliği resmi mezhep ilan etmişti. Sünnilere ibadet özgürlüğü tanınmıştı. Aynı yıllarda İran’da Şiiliği resmi mezhep ilan eden Şah İsmail gibi aşırıya kaçmamıştı. Ancak nüfuzlu bazı Sünni emirlerin gücünü kırmış veya faaliyetlerini denetletmişti. Yusuf, Şiilik siyasetiyle ahalinin bir zamanlar mensubu oldukları Sünni Behmenîler ile bağını koparmaya çalışmıştı. Bu çalışmada Yusuf’un erken yaşlarda Şiilik mezhebiyle tanışması, bu mezhebi benimsemesi ve sonrasında kurmuş olduğu devletin resmi mezhebi olarak ilan etmesi süresinde nasıl bir siyaset izlediği açığa çıkarılmaya çalışılmıştır.</p> <p>Anahtar Kelimeler: Yusuf Âdilşâh, Âdilşâhîler Sultanlığı, Şiilik, Hızır.</p> CİHAN ORUÇ Telif Hakkı (c) 2024 CİHAN ORUÇ https://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0 https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3411 Mon, 01 Apr 2024 00:00:00 +0300 SULTAN II. MAHMUD DÖNEMİNDE 1817-1834 YILLARINA AİT KEŞİF DEFTERLERİNE GÖRE KONYA MEVLÂNÂ KÜLLİYESİ’NİN TAMİR VE TERMİMİ https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3412 <p>Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminden itibaren tasavvufi zümreler ve ekoller toplumsal hayatın, ilim-kültür ortamının ve iktisadi ilişkilerin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu ekoller arasında kökenleri ve teşekkülü Türkiye Selçuklu Devleti’nin çöküş devrelerine uzanan Mevlevîlik edebi gücü ve sultanlar, vezirler gibi nüfuzlu devlet adamları üzerindeki tesirleriyle ön plana çıkmıştır. Mevleviliğin bütün yönleriyle tekamülü ise Osmanlı Devleti idaresi altında gerçekleşmiştir. Ancak Osmanlı Devleti ve Konya Mevlânâ Külliyesi’nden Osmanlı coğrafyasının uçlarına kadar yayılan Mevlevîlerin münasebetleri değişen toplumsal ve siyasî koşullardan bağımsız, durağan ve yeknesak bir surette gelişmemiştir. Erken modern dönemde söz konusu münasebetlerin pek çok çatışma unsuru barındırdığı bilinmektedir. Tasavvufi zümrelerin Osmanlı merkezi ideolojisinin taşıyıcı unsurlarından biri olarak üstlendiği işlevin ortadan kalkması yahut bozulması durumunda merkezi otoritenin sağladığı muafiyetlerin, gelir kalemlerinin kesilmesi gibi uygulamalara başvurulduğu görülmektedir. Buradan hareketle, bilhassa muafiyetler ve Mevlevîlerin vakıflardan elde ettikleri gelirlerin idaresi, kontrolü Osmanlı bürokratları ile Mevlevî postnişînlerinin karşı karşıya geldiği başlıca çatışma alanlarıdır. Bu çalışmada, Sultan II. Mahmud dönemindeki Konya Mevlânâ Külliyesi’nin kapsamlı tamiri ve belli mekânların yeniden inşası süreci tamirât defterleri ve keşif defterleri üzerinden incelenmiştir. Mevlevîlere yönelik merkezi politikanın izleri bu tamir süreci bağlamında izah edilmiştir. Osmanlı Devleti’nde merkeziyetçiliğin genişlemeye başladığı ve modern devlet imkânlarının ortaya çıktığı 19. yüzyılın ilk yarısından itibaren Mevlevîler örneğinde tasavvufi yapılara karşı Osmanlı merkezi otoritesinin bakış açısı bu çerçevede analiz edilmiştir. Ayrıca Osmanlı merkezi hükümetinin Mevlevîlere yönelik politikasının izahında, keşif ve tamirat defterleri haricindeki arşiv belgelerinden de istifade edilmiştir. Çelebi Efendilerin tayin-azil süreçlerini tanımlayan beratlar ve toplumsal konularda üstlendikleri arabuluculuk rollerine veya çeşitli hususlardaki yardım taleplerine dair arzuhaller de bu kapsamda incelenmiştir.</p> <p>Anahtar Kelimeler: Osmanlı Devleti, Sultan II. Mahmud, Mevlevîlik, Konya Mevlânâ Külliyesi, Restorasyon.</p> HALİM KILIÇ- GÖKHAN YURTOĞLU Telif Hakkı (c) 2024 HALİM KILIÇ- GÖKHAN YURTOĞLU https://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0 https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3412 Mon, 01 Apr 2024 00:00:00 +0300 TÜRK KÜLTÜRÜNDE HAŞHAŞ (AFYON BİTKİSİ) KULLANIMI (11-14. YÜZYIL ANADOLU’SUNDA) https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3413 <p>Haşhaş, Orta Çağda gıda maddesi olarak tüketilmenin yanında tıbbî bir ilaç olarak uykuyu teşvik etmek, sindirime yardımcı olmak, öksürük, mide ve bağırsak rahatsızlıklarını gidermek amacıyla insanlara tavsiye edilmiştir. İlk Çağdan beri kullanılan haşhaşın tohumu, kabuğu veya sütü Orta Çağda medreseler, tekkeler, zaviyeler ve halk hekimliğinde; sakinleştirici, uyutucu, ağrı kesici, bayıltıcı ayrıca keyif verici özelliği sebebiyle kullanılmıştır. Daha çok gıda, ilaç ve aklı gideren uyuşturucu özelliği ile bilinen haşhaşın zaman içinde organik gübre, enerji, ticarî ve sanaî bir ürün ve sanat eserlerinde motif olarak kullanıldığı da görülmektedir. Çalışma önemli bir kültür ögesi olan haşhaşın Orta Çağda tarihî, tıbbî ve tasavvufî eserlerdeki ifadesi ve kullanım alanlarını konu edinmiştir. Haşhaşın tarihi süreçte Orta Çağda, özellikle de Anadolu’da neden ve nasıl kullanıldığını tespit etmek amaçlanmıştır. 11-14. yüzyılları kapsayan çalışmada, karma araştırma yöntemi, literatür taraması ve metin inceleme tekniği kullanılmıştır. Makale haşhaşın Anadolu özelinde tarihî, tıbbî ve tasavvufî kaynaklarda ifadesini ve kullanım sebeplerini bütüncül bir yaklaşımla ele alan ilk çalışma olması nedeniyle önemlidir. Haşhaşın Orta Çağda halk hekimliğindeki yerine ve gelişim seyrine ışık tutan akademik çalışmaların azlığı sebebiyle, çalışmanın literatüre katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Ayrıca uyuşturucuyla aklın işlevsizleşmesine ve zihnin körleşmesine yönelik Anadolu tıp tarihi ile ilgili çalışmalara ve Orta Çağ Türk tarihine yönelik araştırmalara bilimsel katkı sağlayacağı ümit edilmektedir. Türkler Anadolu’yu fethettikten sonra binlerce yıllık haşhaş kültürünü devam ettirmiş ve haşhaşı daha çok gıda ve ilaç olarak kullanmışlardır. Orta Çağ tarih, tıp ve tasavvuf kaynaklarında haşhaş farklı şekillerde, bir konuyu örneklendirmek, izah etmek, insan akıl ve ruh sağlığına olan zararlarını dile getirmek ya da ölçülü kullanılması şartıyla faydalarını belirtmek için zikredilmiştir. Haşhaşın gıda olarak kullanımı ciddi bir sorun oluşturmazken, afyunun, eczacılık ve tıp alanları dışında kullanımı sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur.</p> <p>Anahtar kelimeler: Orta Çağ, Haşhaş, Afyun (uyuşturucu), 11-14. yüzyıl, Anadolu, Tedavi.</p> SELİM KAYA Telif Hakkı (c) 2024 SELİM KAYA https://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0 https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3413 Mon, 01 Apr 2024 00:00:00 +0300 ESKİ TÜRK YAZITLARINDA ALIN YAZISI VE BUNUN DİNÎ ANLAMI ÜZERİNE NOTLAR https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3414 <p>Türklerin bilinen ilk yazılı metinleri, anıt taşları ile mezar taşları, kayalar ve çeşitli nesneler üzerine yazılmış olup bunların sayısı bugün beş yüzü aşmıştır. Harflerin, 1893 yılında Vilhelm Thomsen tarafından çözüldüğü günden bu yana, eski Türk yazıtları üzerinde binlerce çalışma yapıldı. Bu çalışmaların bir bölümü doğrudan dilbilgisi konuları olmakla birlikte, önemli bir bölümü ise sosyal bilimlerin birçok alanı ile ilgilidir. Bu makalede, yazıtlar dönemi Türkçesinden, alın yazısı çerçevesinde elde edilen cümleler ve bu cümleleri meydana getiren söz varlığı üzerinde duruldu. Alın yazısının insan için ne anlam ifade ettiği gibi giriş bilgilerinden sonra yazıtlardan elde edilen cümlelere yer verildi. Türklerin özellikle mecaz anlamlı kelimeler kullanarak alın yazısından söz etmiş olması ve alın yazısı karşısındaki çaresizliğini dile getirmesi, yedi ve sekizinci yüzyıl Türkçesinin işlenmiş bir edebî dil olduğunun en önemli kanıtlarından biri olduğu belirtildi. Ayrıca makaleye konu olan verilerin yalnızca büyük kağanlık yazıtlarından değil, beylerin ve halkın yazdığı metinlerden de elde edilmiş olması, alın yazısı, nasip, talih gibi metafizik konuların halk tarafından da bilindiği sonucuna ulaşılmaya çalışıldı. Tespit edilen cümlelerin bir başka önemli yanının, yedi ve sekizinci yüzyıl Türk dünyasının hangi inanç sistemine sahip olduğunun anlaşılabileceği konusunda önemli ipuçları sunabileceğine değinildi.</p> <p>Anahtar kelimeler: Eski Türk Yazıtları. Eski Türkçe. Eski Türk dini. alın yazısı. kader.</p> MİHRİBAN AYDIN Telif Hakkı (c) 2024 MİHRİBAN AYDIN https://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0 https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3414 Mon, 01 Apr 2024 00:00:00 +0300 SİMGESEL VE BİÇİMSEL ÖZELLİKLERİ İLE TÜRK KÜLTÜR VE SANATINDA GEYİK FİGÜRÜ https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3415 <p>Türk Kültüründe erken devirlerde özellikle totem olarak sanat eserlerinde de sıklıkla betimlenen geyik, bir kült imge olarak dikkati çekmektedir. Kültürümüzde yol gösterici, uğurlu ve kutsal bir ruh olarak kabul görmüştür. Özellikle sürek avlarında izi sürülen geyik, bu özelliği ile adeta yol gösterici bir kimliğe bürünmüşken, kırdığı boynuzlarının tekrar çıkmasıyla da yeniden doğuşun simgelerinden biri olarak kabul edilmiştir. Göktürklerde Alp Bahadır’ın geyik donuna bürünerek geyiklerle birlikte öteki dünyaya seyahati, cenaze törenlerinde vurularak kurban edilmesi, benzer şekilde Anadolu kültüründe özellikle Bektaşilikte don değiştirme kavramlarıyla kutsallığı kabul edilmiş bir varlıktır. Geyikli baba efsanesindeki gibi tarikat ehillerine yoldaş tutulmuştur. Anadolu kültüründe de geyik benzer özellikleri ile daima sevilmiş ve benimsenmiş bir hayvandır. Ayrıca Türk edebiyatında doğal güzelliği, zor yakalanması, ürkekliği ve zarafetiyle ulaşılması zor sevgiliyle de özdeşleştirilmiştir. Öte yandan Anadolu’da Bektaşilik başta olmak üzere bazı tarikatların önemli sembollerinden birisi olmuştur. Geyik donuna bürünerek hayvanın hızla yer değiştirmesi gibi bazı güçlerinin tarikat liderlerine geçtiğine inanılır. Bu rtiüel, Orta Asya Şamanlarının geyik donuna bürünerek iki dünya arasında hızlı yolculuğuyla benzerlik göstermektedir. Yine geyiğin, Geyikli Baba efsanesinde olduğu gibi günlük hayatta veya savaş gibi zorluklarda tarikat ehline yoldaşlık ettiğine de inanılır. Geyikle ilgili Türk kültüründeki tüm bu değişim ve dönüşümler, Orta Asya’dan Anadolu’ya üretilen bütün sanat eserlerinde- geyiğe yüklenen tüm anlamları karşılayacak şekilde- imgeleşmiş ve betimlenmiştir.</p> <p>Anahtar Kelimeler: Türk Kültürü, Geyik, Orta Asya, Anadolu, Velayetname, Geyikli Baba, Figürlü Süsleme.</p> ÖKKEŞ HAKAN ÇETİN- NURŞEN ÖZKUL FINDIK- MUHAMMET GÖRÜR Telif Hakkı (c) 2024 ÖKKEŞ HAKAN ÇETİN- NURŞEN ÖZKUL FINDIK- MUHAMMET GÖRÜR https://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0 https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3415 Mon, 01 Apr 2024 00:00:00 +0300 KERBELÂ MERSİYELERİNİN TÜRK TOPLUMUNA YANSIYAN BİR ÖRNEĞİ: ŞEYH GÂLİB’İN BİR KITASINA İLAVE OLARAK YAZILMIŞ BİR KERBELÂ MERSİYESİ https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3416 <p>Hz. Hüseyin’in Kerbelâ’da şehit edilmesi hadisesi İslam toplumunda derin bir hüznü ifade eder. Bu elim hadiseye duyulan acıyı, kalplerde bıraktığı yarayı anlatmak, Hz. Hüseyin’e ve ailesine yapılanlara dair matemi yaşatmak maksadıyla Kerbelâ mersiyeleri kaleme alınmıştır. Yüzyıllar boyunca şehit edildiği muharrem ayında ve aşure gününde başta Alevilik olmak üzere Türk toplumunun her kesiminde birçok ritüelle birlikte okunması gelenek hâline gelmiştir. Hatta tekkelerde bu husus âdeta zaruri sayılmıştır. Buna bağlı olarak klasik Türk edebiyatında da Kerbelâ mersiyelerinin yazılması şairlerce giderek revaç bulmuştur. Yüzyıllar içinde önemli şairler tarafından Kerbelâ mersiyeleri yazılmıştır. Bu çalışmada da klasik Türk edebiyatının önemli şairlerinden Şeyh Gâlib’in bir kıtasına ilave olarak yazılan bir Kerbelâ mersiyesi ele alınmıştır. Mersiye Milli Kütüphanedeki bir mecmuâda yer almaktadır. “Şeyh Gâlib Kuddise Sırrıhu’l-Vâhib Hazretlerinin Kıt‛a-i Ra‛nâsına On Birer Beyt İlâvesiyle Mersiyyedir” başlığını taşımaktadır. Şeyh Gâlib Divan’ında yer almayan mersiyenin kim tarafından oluşturulduğu belli değildir. Manzumenin başlığı, içeriği ve şairin üslup özellikleri gibi hususiyetler kime ait olduğunu tam olarak ortaya koymamaktadır. Bununla birlikte Şeyh Gâlib’in kıtasına ilave olarak oluşturulması klasik Türk şiirinde tazmin örneğini akla getirmektedir. Bu çalışma öncelikli olarak Türk toplumunda Hz. Hüseyin’e duyulan sevgi ve hürmetin bütün kesimlere nasıl aksettiğini göstermeyi amaçlamaktadır. Ayrıca tür için istisnai örnekler arasında sayılabilecek bu mersiyenin tanıtılması, onun aracılığıyla Kerbelâ mersiyelerinin şekil ve muhteva hususiyetleri ile ilgili bilgi verilmesi hedeflenmektedir.</p> <p>Anahtar kelimeler: Kerbelâ Mersiyesi, Şeyh Gâlib, mecmuâ, Türk kültürü, Hz. Hüseyin</p> MUTLU MUHAMMET AKTAŞ Telif Hakkı (c) 2024 MUTLU MUHAMMET AKTAŞ https://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0 https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3416 Mon, 01 Apr 2024 00:00:00 +0300 DİYARBAKIRLI AZMÎ’NİN HAKÎKATNÂME ADLI MESNEVİ’Sİ https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3417 <p>Sözlükte “ikili, ikişer” anlamına gelen mesnevi, her mısrası birbiriyle kafiyelenmiş nazım şekillerindendir. Mesneviler, günümüzde yazılan roman veya hikâyelerin klasik Türk edebiyatındaki karşılığı olarak değerlendirilebilecek eserlerdir. İkili aşk hikâyelerinin, bazı dinî-tasavvufî hikâyelerin, mevlid, sûrnâme ve şehrengîzler türündeki eserlerin birçoğu mesnevi nazım şekli kullanılarak yazılmıştır. Edebiyat tarihimizde varlığı bilinen fakat henüz ulaşılamayan eserler olduğu gibi bazı eserler de biyografik kaynaklarda dile getirilmemiştir. Türk edebiyatında kaleme alınmış ve bugüne kadar varlığı bilinmeyen bu eserlerden biri de Diyarbakırlı Azmî tarafından kaleme alınan ve dinî-tasavvufî hususiyetler gösteren Hakîkatnâme isimli mesnevidir. Mesnevinin hangi tarihte kaleme alındığı bilinmese de Diyarbakırlı Azmî’nin hayatına dair bilgilere dayanarak şairin yurt dışında bulunduğu tarihlerde yazılmış olabileceği ileri sürülebilir. Eserin bugün tespit edebildiğimiz tek nüshası, Medine Melik Abdülaziz Kütüphanesinde Mektebetü Ömer Hamedân bölümünde bulunan bir mecmuanın içinde iki varak şeklindedir. Bu çalışmada öncelikle Diyarbakırlı Azmî’nin hayatı hakkında kısaca bilgi verilecek, ardından Hakîkatnâme isimli mesnevi şekil ve içerik yönüyle ele alınacaktır. Mesnevinin konusu, yazılış sebebi ve üslûbuna dair bilgiler aktarıldıktan sonra transkripsiyonlu metnine yer verilecektir. Metin neşri usullerine göre hazırlanan çeviri yazılı metin yüz yedi beyitten oluşmaktadır. Bu sebeple mezkûr eser, klasik Türk edebiyatında kaleme alınmış dinî-tasavvufî kısa mesneviler arasında sınıflandırılabilir. Bu çalışma, Türk edebiyatı tarihine küçük bir katkı sağlamak amacıyla ele alınmıştır. Ayrıca Diyarbakırlı Azmî’nin bilinmeyen Hakîkatnâme adlı mesnevisinin edebiyat tarihi araştırmacılarına ve şairin biyografisine katkı sunması beklenmektedir.</p> <p>Anahtar Kelimeler: Klasik Türk Edebiyatı, Türk Mesnevi Edebiyatı, 19. yüzyıl, Diyarbakırlı Azmî, Hakîkatnâme.</p> SEYİT YAVUZ Telif Hakkı (c) 2024 SEYİT YAVUZ https://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0 https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3417 Mon, 01 Apr 2024 00:00:00 +0300 ÂŞIK VEYSEL’İN MEVLÂNÂ VE HACI BEKTAŞ’A YAZDIĞI İKİ ŞİİRİ BAĞLAMINDA TÜRBE ZİYARETİ https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3418 <p>Anadolu’nun tarihinde, insanların mekânlarla kurduğu ilişki önemli bir rol oynamıştır. Kutsal kabul edilen mekânları ziyaret eden kimseler, ruhi bakımdan rahatladıkları gibi o coğrafyanın havasını teneffüs ederek, türbenin mekâna kattığı değeri idrak ederler. Anadolu’nun İslam’la tanışmasında ve necip Türk milletinin bölgeyi ihya etmesinde, gazi erenlerin ve Ahi pirler ile tasavvuf önderlerinin rolü büyüktür. Mevlânâ ve Hacı Bektaş Velî gibi öncü rehberler, bu toprakları irfanla mayalamış ve insanlara rehberlik etmişlerdir. Halk, bu zatların medfun bulunduğu mekân ve makamlara ziyaretlerde bulunarak vefa ve minnet borçlarını ödemeye çalışır. Türbeler, yatırlar ve ziyaret yerleri, Anadolu halkı için kutsal mekânlar haline gelmiştir. İnsanlar, bu mekânlara giderek dualar ederler ve Allah’a kurbanlar adarlar. Âşıklar ve şairler duyguların tercümanı olduğu için, bu türbelere ziyaretleri şiirlerinde dillendirmişlerdir. Âşık Veysel'in makalemize konu olan iki şiiri, bu kutsal mekânların ve orada medfun bulunan zatların önemini vurgular. Mevlânâ’nın Allah’a olan derin muhabbeti ve ilahi aşkı, onun insanların gönlüne taht kurmasına vesile olmuştur. Hacı Bektaş türbesi de duaların yapıldığı, adakların adandığı ve çeşitli ritüellerin icra edildiği bir ziyaretgâhtır. Çalışmamız, Âşık Veysel’in bağlı bulunduğu Bektaşî geleneğin de bazı örneklerini içermektedir.</p> <p>Anahtar Kelimeler: Türk Dili ve Edebiyatı, Mevlânâ, Hacı Bektaş Velî, Âşık Veysel, Şiir, Alevî-Bektaşî, Ziyaret.</p> OĞUZHAN AYDIN Telif Hakkı (c) 2024 OĞUZHAN AYDIN https://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0 https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3418 Mon, 01 Apr 2024 00:00:00 +0300 SOSYO-KÜLTÜREL DEĞİŞME BAĞLAMINDA TUNCELİ ALEVİ OCAKLARINDA AİLE https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3419 <p>Tunceli’de var olan ve halen aktif biçimde devam eden yedi ana Alevi ocağının aile yapısına odaklanan bu çalışmanın amacı, yedi ocağa mensup Alevi dedeleri ve aile üyelerinin aile yapılarını anlama, aile kurumunun ocaklarda ne gibi karşılıklar bulduğunu öğrenme ve böylece toplumsal değişim sürecinde ailede ne gibi bir farklılaşmanın olduğunu gün yüzüne çıkartmaktır. Alan araştırması dâhilinde Alevi dedeleri ve aile üyeleri ile mülakatlar yapılmıştır. Veriler, içerik analizi tekniğine tabi tutularak çözümlenmiştir. Katılımcılarla yapılan görüşmelerden edilen bulgular hem Alevi dedeleri hem de aile üyelerinin, gerek bulundukları coğrafyada yaşayan Alevi toplumunun gerekse genel olarak tüm Alevi toplumunun aile yapılarının değişime uğradığına işaret etmektedir. Bu değişimi Alevi dedeleri, eskisi gibi Alevi inancına olan bağlılığın kalmadığına ve kentlere olan yoğun göçle birlikte Alevilikte uygulanan ritüellerde, gelenek ve göreneklerde çözülmelerin olmasına bağlarken, aile üyeleri bu durumu genç kuşağın değişime çabuk adapte olmasına, zamanın ve mekânın gerekliliklerine ayak uydurabilmesine bağlamışlardır. Toplumsal değişme ile birlikte kendine has aile yapısına sahip olan Alevi toplumun farklı kültürlerle iç içe girerek Alevi ailesinin bu değişimden etkilendiğini ve bu bağlamda değişim ve dönüşümlere direnç göstermedikleri bulgusuna varılmıştır.</p> <p>Anahtar Kelimeler: Alevi, Tunceli, Ocak, Aile, Değişme, Aile Yapısı.</p> PINAR BAYKAN- PELİN ÖNDER EROL Telif Hakkı (c) 2024 PINAR BAYKAN- PELİN ÖNDER EROL https://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0 https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3419 Mon, 01 Apr 2024 00:00:00 +0300 İNANÇ TURİZMİ BAĞLAMINDA SARATLI HALKININ HACI BEKTAŞ VELİ YILI FARKINDALIĞI https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3420 <p>Anma ve Kutlama Programları UNESCO tarafından düzenlenen uluslararası programlardan biridir. Bu programın düzenlenme amacı kültürlerarası ilişkileri geliştirmek, hoşgörüyü arttırmak, programa dâhil edilen kişileri dünyaya tanıtmaktır. Hacı Bektaş-ı Veli’nin vefatının 750’nci Yıldönümüne tekabül eden 2021 yılı UNESCO tarafından Hacı Bektaş-ı Veli Anma Yılı ilan edilmiştir. Hacı Bektaş-ı Veli’nin doğa ve insan sevgisi Anma ve Kutlama Programlarına alınmasında önemli ölçütlerden biridir. Bu araştırmada Alevi-Bektaşi kültürüne mensup olan Aksaray ili Saratlı Kasabası evreninde, nitel araştırma yöntemlerinden yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılarak 30 kişi ile görüşmeler yapılmıştır. Veriler betimsel analiz yöntemi ile yorumlanmıştır. Araştırmanın kapsam ve amacı itibariyle katılımcılara yöneltilen sorular farklı başlıklar altında toplanmış, 2021 Hacı Bektaş-ı Veli Anma Yılına ilişkin farkındalıkları tespit edilmeye çalışılmıştır. Araştırmanın sonucuna göre katılımcıların UNESCO 2021 Hacı Bektaş-ı Veli Anma Yılına dair farkındalıklarının yüksek olduğu tespit edilirken, Anma Yılına yönelik yapılan reklam ve tanıtım faaliyetlerinin yetersiz kaldığı ortaya çıkarılmıştır.</p> <p>Anahtar Kelimeler: UNESCO, Anma ve Kutlama Programları, Hacı Bektaş-ı Veli, İnanç Turizmi, Aksaray.</p> YAVUZ SELİM DENİZ- HAKKI ÇILGINOĞLU- MUHARREM AVCI Telif Hakkı (c) 2024 YAVUZ SELİM DENİZ- HAKKI ÇILGINOĞLU- MUHARREM AVCI https://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0 https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3420 Mon, 01 Apr 2024 00:00:00 +0300 KOSOVA’NIN GİLAN İLİNDE TEKKE VE TÜRBE GELENEĞİNİN İZLERİ https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3421 <p>Bu makale çerçevesinde Gilan ili ve çevresinde inşa edilmiş olan tekkeler ve türbeler konu edilecektir. Bu kapsamda, öncelikle yayımlanmış kaynaklarla ve beraberinde anket ve mülâkat neticesinde elde edilen verilerle bölgede günümüze ulaşabilen tekkeler tespit edilmeye çalışılmıştır. Elde edilen veriler neticesinde varlığına dair belge ve bilgiler bulunan tekkelerden bazılarının günümüze orijinal haliyle ulaşabildiği, bazılarının ise yeniden inşa edildiği tespit edilmiştir. Binaların fiziksel durumlarına dair bilgiler verildikten sonra, bu tekkelerin tarikatlar arasındaki dağılımı incelenerek aynı zamanda ziyaret sırasında gerçekleştirilen ritüellerin tespiti, ziyaret amaçları, ziyaret zamanları ve menkıbelerin derlenmesi bu çalışmanın ana hatlarını oluşturmaktadır. Türbe, tekke gibi çeşitli adlarla anılan kutsal mekânlar ve kutsal ziyaret yerleri birer maddi kültür unsuru olmanın yanında kültürel bir mirastır. 17. yüzyılda Kosova’yı ziyaret eden Evliya Çelebi, Bektaşî tekkelerinin mevcut olduğunu belirtmektedir. Bazı kaynaklar ise Halvetîlik’in Kosova’da en yaygın tarikatlardan biri olduğunu göstermektedir. Kosova’da Mevlevîlik, Bektaşîlik, Kâdirîlik, Sâ’dilik, Rufaîlik, Halvetîlik ve Melamîlik gibi birçok tarikat bulunmaktadır. Gilan’da ise daha çok Sâ’di, Halvetî ve Rufaî tarikatları gelişme göstermiştir. Yapılan araştırma neticesinde Gilan ve yöresinde on bir türbe ve farklı tarikatlara bağlı yedi tekke tespit edilmiştir.</p> <p>Anahtar Kelimeler: Gilan, Tekke, Türbe, Tarikat, Ritüel.</p> ESİN HÜDAVERDİ- NEBAHAT SÜLÇEVSİ Telif Hakkı (c) 2024 ESİN HÜDAVERDİ- NEBAHAT SÜLÇEVSİ https://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0 https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3421 Mon, 01 Apr 2024 00:00:00 +0300 ÂŞIK ŞEMSİ’NİN BİLİNMEYEN İKİ KİTABINA DAİR FARUK EDİZ’İN TÜRK AKDENİZ’DEKİ YAZILARI https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3422 <p>Atatürk’ün eğitim ve kültür politikalarında, halka inmek ve halkın her yönden aydınlanarak gelişmesi ve içerisinde yaşattığı zenginliği açığa çıkaracak vasıtalar önemli görülmüştür. Bununla ilgili çalışmalara büyük önem veren Atatürk, 1932 yılında yurdun dört bir yanında halkevleri açmıştır. Halkevleri, basın yayın şubeleri aracılığıyla dergiler çıkarmaya özen göstermiş ve yapılan çalışmalar halkevlerinin bu dergilerinde yayınlanmıştır. Antalya Halkevi de Türk Akdeniz isminde 1937 yılında bir dergi çıkarmıştır. Türk Akdeniz Dergisi’nde yapmış olduğumuz Antalya folkloru ile ilgili araştırma neticesinde; Edebiyat Öğretmeni Faruk Ediz’in “Âşık Şemsi ve İki Kitabı” başlıklı yazısı dikkatimizi çekmiştir. F. Ediz’in, Korkuteli’nde Âşık Şemsi’nin oğlu tarafından muhafaza edilen ve kendi kişisel çabaları ile ve daha önce hiç tetkik edilmemiş olduğunu belirttiği ve Âşık Şemsi’nin hayatı hakkında bilgiler verdiği ve iki kitabının etüdünü yaptığı yazısını inceledikten sonra Anadolu aşıklık geleneği içerisinde 19. yüzyılda yaşamış bir Burdurlu Âşık Şemsi olup olmadığı ile ilgili yapmış olduğumuz literatür araştırması neticesinde; kaynaklarda Burdurlu Âşık Şemsi ile ilgili bir bilgiye rastlamamış olmamız merakımızı daha da artırmıştır. Bu çalışma; Türk Akdeniz Dergisi’nin birçok sayısının incelenmesi ile ulaşabildiğimiz, Burdurlu Âşık Şemsi’nin hayatı ve bugün bilinmeyen iki kitabı hakkındaki bilgi ve içerikleri Faruk Ediz’in Türk Akdeniz Dergisi’nde yapmış olduğu etüt çerçevesinde içerik analizi yöntemiyle ortaya koymayı amaçlamaktadır. Çalışmanın sonunda, Burdurlu Âşık Şemsi hakkında birçok bilgiye ulaşılarak, Âşık Şemsi’nin, 19. yüzyıl âşıklık geleneği içerisinde kitaplarıyla birlikte tanınması sağlanacaktır.</p> <p>Anahtar Kelimeler: Antalya Halkevi, Türk Akdeniz Dergisi, Âşık Şemsi, Faruk Ediz.</p> NURSEL KÖKSAL GÜLCÜ Telif Hakkı (c) 2024 NURSEL KÖKSAL GÜLCÜ https://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0 https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3422 Mon, 01 Apr 2024 00:00:00 +0300 DÎVÂN-I HİKMET’İN KÖKŞETAV NÜSHASINDA {-UbAn} EKİ https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3423 <p>Türk tasavvuf edebiyatının kurucusu, Türk dünyasının ortak değeri mutasavvıf ve şair Ahmet Yesevî’nin hikmetli sözlerini içeren eseri Dîvân-ı Hikmet, Türk dil tarihi ve Türk edebiyatı için önemli bir hazinedir. Barındırdığı lengüistik malzemeler ile Türk dili tarihine ışık tutarken, muhteviyat ve üslup bağlamında ise Türk Tasavvuf Edebiyatı’nın ilk örneği olma özelliğine sahiptir. Türkistan’dan Anadolu’ya Yesevî erenleri ile tasavvuf iklimi ve Türk kültürü yayılırken, yine Yesevî’nin mirası Dîvân-ı Hikmet çağlar aşarak bu kültür birikimini Türk dünyasının nesillerine aktarmaya devam etmektedir. Tasavvuf alanında bir edebiyatın doğuşuna kaynaklık eden bu eser, İslâm ile müşerref olan Türklere de yol gösterici olmaktadır. Anadolu Türklüğü, Dede Korkut anlatılarıyla millî şuurunu, örf ve âdetlerini, kahramanlık destanlarını vb. yurt tuttuğu Anadolu coğrafyasında sözlü gelenek vasıtasıyla aktarırken, Hoca Ahmet Yesevî’nin Türkistan’dan yaktığı “Türkleşme ve İslâmlaşma” ışığı, onun manevî yoldaşları ve mirasçıları olan Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre, Abdal Musa, Baba Mansur, Haydar Sultan, Hubyar Sultan gibi erenler ve pirler ile gönüllere ulaştırılmıştır. Anadolu’da Türklüğün ve İslâm’ın kalıcılığı bu sayede gerçekleşmiştir. Aynı zamanda bu önemli şahsiyetler ve de başkaca mutasavvıf, şair ve ediplerce Anadolu’da yazılı bir Oğuz dilinin teşekkülü söz konusudur. Oğuzlar, eski devirlerden itibaren tarih sahnesinde yerini alan, 10-11. asırlarla birlikte geniş coğrafyalara yayılan, kurdukları Selçuklu ve Osmanlı devletleriyle Türk ve İslâm tarihine damga vuran bir Türk boyudur. 13. asra değin sözlü gelenek ile dilini canlı tutan Oğuzlar, bu asırla birlikte Anadolu’da tarihî Türk dilinin yeni bir yazı dilini meydana getirmişlerdir. Batı Türk yazı dili olarak adlandırdığımız ve Köktürk, Eski Uygur, Karahanlı, Harezm, Çağatay Türkçeleri istikametinde ilerleme kaydeden Doğu Türk yazı dilinden kendine özgü dilsel özellikleriyle ayrışan yeni bir yazı dili kolu bu süreçte ortaya çıkmıştır. Bu çalışmada, Doğu Türk yazı dilinin bir eseri olan Dîvân-ı Hikmet’te geçen {-UbAn} zarf-fiil eki ele alınacaktır. Ayrıca bu ekin Batı Türk yazı dilinin ilk evresi olan Eski Oğuz Türkçesinin metinleri ile paralelliği değerlendirilecektir.</p> <p>Anahtar Kelimeler: Türk Tasavvuf Edebiyatı, Hoca Ahmet Yesevî, Dîvân-ı Hikmet, Kökşetav Nüshası, {-UbAn} zarf-fiil eki</p> ABDULKADİR ÖZTÜRK Telif Hakkı (c) 2024 ABDULKADİR ÖZTÜRK https://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0 https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3423 Mon, 01 Apr 2024 00:00:00 +0300 DÎVÂN-I HİKMET’TE DUYGU BİLDİREN DEYİMLER VE ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELERİNE YANSIMALARI https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3424 <p>Makalede Dîvân-ı Hikmet’in St. Petersburg, Mısır, İstanbul, Kökşetav şehirlerinde ve ünlü Türkolog Emel Esin’in özel kitaplığında bulunan beş nüshasında karşılaşılan birleşik yapılı mental fiiller olarak da değerlendirilen deyimler üzerine bilimsel bir tahlil yapılmıştır. Anlam bakımından duygu bildiren, yapı bakımından ise birleşik fiil biçimindeki kalıplaşmış bu birimlerin önce beş nüshadaki tespiti; ardından da tarihî ve çağdaş Türk lehçelerindeki kullanımları üzerine ayrıntılı bir inceleme yapılmıştır. Karşılaştırma esnasında öncelikle deyimlerin yapısal yönü dikkate alınmış ancak leksik-semantik anlamları da ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu şekilde hikmetlerle diğer tarihî eserlerde ve çağdaş Türk lehçelerinde kullanılan ve yapısal yönden aynı veya benzer deyimlerin anlam benzerlikleri, birbiriyle ilişkileri ve farklılıkları üzerinde durulmuştur. Öncelikle duygu bildiren deyimler sentaktik ve yapısal açıdan Farsça ve Türkçe kökenli olarak sınıflandırılmıştır. Köken bilgisini ortaya koymak üzere deyimlerin bünyesinde yer alan kelimelere göre ‘insan organ isimleriyle kurulmuş deyimler’, ‘vücut salgılarıyla kurulmuş deyimler’, ‘soyut isimlerle kurulmuş deyimler’, ‘iki fiilin sıralanmasıyla kurulmuş duygu bildiren deyimler’ ve ‘dėk, yaŋlıġ gibi benzetme edatlarının yardımıyla kurulmuş deyimler’ gibi alt başlıklarda incelenmiş ve bilimsel analiz yapılmıştır. Sonuçta da duygu bildiren birleşik fiil görünümündeki 42 deyimin nüshalara dağılımları ve deyimlerin ÇTL’deki görünümüne göre sayısal verilere ulaşılmıştır.</p> <p>Anahtar Kelimeler: Ahmet Yesevî, Dîvân-ı Hikmet Nüshaları, Mental Deyimler, Duygu Bildiren Deyimler, Türk Lehçeleri, Leksik.</p> KENAN SEMİZ- SENBEK UTEBEKOV Telif Hakkı (c) 2024 KENAN SEMİZ- SENBEK UTEBEKOV https://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0 https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3424 Mon, 01 Apr 2024 00:00:00 +0300 EMLEK YÖRESİ VE EMLEK AĞZI UZUN HAVALARININ ANALİZİ https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3425 <p>Sivas, Yozgat, Kayseri ve Tokat illerinin bazı ilçe ve köylerini kapsayan Emlek yöresi, âşıklık geleneği bakımından oldukça zengin bir kültüre ev sahipliği yapmaktadır. Bu kültürün önemli bir unsuru olarak değerlendirilen müzik de Emlek yöresi âşıklarının sazında bugün tüm yurda yayılmış durumdadır. Usul bakımından uzun hava türünde olan Emlek Ağzı uzun havaları, Türk halk müziği literatüründe ve müzik eğitiminde önemli bir yere sahip olmasına karşın bu konuda akademik çalışmaların yetersizliği dikkat çekici olmuştur. Bu çalışmada Emlek bölgesinin tarihi, kültürel dokusu, yöredeki aşıklık geleneği ve çalışma kapsamında belirlenmiş olan 14 uzun havanın edebî ve müzikal kimliği incelenerek Emlek yöresi ile ilgili literatüre katkı sağlamak amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda ilgili literatür, arşiv ve derlemeler taranmış, notasına ulaşılamayan ses kayıtlarının tarafımızca notaya alınmasıyla yöre ve yörenin uzun havaları konusunda detaylı analizler yapılmaya çalışılmıştır. İncelenen eserlere edebi açıdan bakıldığında aşk, sevda, hasret, ayrılık, doğal afetler, feleğe sitem konularının işlendiği, şiirlerin büyük çoğunluğunun 11’li hece ölçüsüyle yazılmış koşma, birinin ise 8’li hece ölçüsüyle yazılmış semai olduğu, ek kelimeler içerdiği ancak şiirden bağımsız ek kelimelerin sıklıkla kullanılmadığı tespit edilmiştir. Müzikal yönden gerçekleştirilen analizlerde ise eserlerin la notasında karar verdiği, değiştirici işaret olarak si bemol 1, si bemol 2 ve fa diyez 3 notalarının kullanıldığı, genellikle inici-çıkıcı bir seyir özelliği sergilediği, 5 ses ve 17 ses arasında bir ses genişliğine sahip olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır.</p> <p>Anahtar Kelimeler: Emlek Yöresi, Emlek Ağzı, Uzun Hava, Âşıklık Geleneği, Bozok.</p> ÖZKAN MORAN- NACİ MADANOĞLU- SONER ALGI- ALİ KEREM APAYDIN Telif Hakkı (c) 2024 ÖZKAN MORAN- NACİ MADANOĞLU- SONER ALGI- ALİ KEREM APAYDIN https://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0 https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3425 Mon, 01 Apr 2024 00:00:00 +0300 TİHOMİR CORCEVİÇ’İN “BİRKAÇ TÜRBE İLE HAKLARINDA ANLATILAN BAZI EFSANELER” BAŞLIKLI DERLEMESİ https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3426 <p>Balkanlar’da beş yüz yılı aşan Osmanlı hâkimiyeti bu bölgede yaşayan milletlerin kültür, dil, edebiyat ve tarihlerinde silinmez izler bırakmıştır. Bu nedenle Balkanlar’da yaşayan milletlerin 14-20. yüzyıllarına ilişkin araştırmalarda, hangi bakış açısıyla olursa olsun, Osmanlı devleti, Türk dili, kültürü ve edebiyatına temas edilmesi kaçınılmazdır. Nitekim Sırp etnolog Tihomir Corceviç’in de, yukarıda belirtilen alanlarda çalışan diğer araştırmacıların olduğu gibi, ister istemez Türklere ve Türklerle ilgili beşerî konulara değinmiştir. Bu çalışmada Corceviç’in en ünlü eseri olan Наш народни живот (Halk Yaşantımız) adlı kitap serisinden türbelerle ilgili bölümler ele alınmıştır. On kitaptan oluşan bu serinin beşinci kitabında yer alan türbelere ilişkin bölüm Türkçeye çevrilmiştir. Sekiz ve onuncu kitapta türbelerle ilgili olan başlıklardan ise belli başlı sözlü anlatımlar üzerinde durulmuştur. Bunların yanı sıra Corceviç’in yaşamöyküsü ve çalışmalarına kısaca değinilmiştir. Türkçe çevirisi verilen çalışmanın hem gövde metni hem de dipnotları kıymetli bilgiler barındırmasının yanı sıra türbeler ve bu türbelerle ilişkilendirilen kişiler hakkında ilginç sözlü anlatımlar da içerir. Çalışma Osmanlı sonrası dönemde Yugoslavya’daki türbelere ilişkin efsaneler yanı sıra Arnavutluk Cumhuriyeti sınırları içerisinde yer alan İşkodra ve yöresindeki kimi türbelere ilişkin sözlü anlatımları kapsar. Bu sözlü anlatımlar çoğunlukla çalışma sahibinin derlemeleri olduğu için dönemin Yugoslavya’sının tamamını kapsama iddiasında olmadığı şeklinde yorumlanmalıdır.</p> <p>Anahtar Kelimeler: Yugoslavya türbeleri, sözlü anlatımlar, Gülbaba Türbesi, İzvornik Kaimî Baba Türbesi, Yenipazar Gurbî Türbesi, İvranye Şeyh Sülo Türbesi.</p> İSA SÜLÇEVSİ- NEBAHAT SÜLÇEVSİ Telif Hakkı (c) 2024 İSA SÜLÇEVSİ https://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0 https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3426 Mon, 01 Apr 2024 00:00:00 +0300 BİN TANRILI ZAMANLARINDA ANADOLU’DA DİN https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3427 <p>Anadolu’nun ‘Bin Tanrılı’ zamanları, MÖ. II. Bin yılın ilk çeyreği itibariyle tarih sahnesinde yerini alarak özgün bir din yaratan Hititlerin zamanıdır. Kendilerini “bin tanrılı” bir ülkenin sakinleri olarak adlandıran bu eski Anadolu uygarlığının, “bin tanrıyı” oluşturma sürecinde belirleyici olan, Ege Denizi’nden Basra Körfezi’ne Karadeniz’den Mısır’a kadar birçok çağdaş uygarlıkla kurmuş oldukları siyasi ve kültürel ilişkilerdir. Kozmopolit yapısı, askeri ve diplomatik stratejileri ile çağının güç merkezlerinden biri olan bu uygarlıktan, günümüze ulaşan arkeolojik kalıntılar, çivi yazılı ve hiyeroglif belgeler Anadolu’nun kültür tarihine ışık tutmaktadır. Bu kadim dilin ve kültürün incelenmesi, günümüz Anadolu kültürünün birçok yönünün anlaşılmasında büyük önem arz etmektedir. Bu çalışmanın amacı nüfuz alanlarındaki Hatti, Luvi, Pala gibi eski Anadolu uygarlıklardan Sümer, Hurri, Asur, Babil gibi komşu uygarlıkların tanrılarına, kalabalık bir tanrı topluluğu yaratan Hitit zamanı Anadolu’sundaki dini yapıyı inceleyerek teolojiden, dinler tarihine; kültür tarihinden din psikolojisine “din ve inanç” eksenli çalışmalar yürüten pek çok disipline katkı sağlamaktır.</p> <p>Anahtar Kelimeler: Eski Anadolu, Din, Hitit, Tanrı, Ritüel.</p> Tülin CENGİZ Telif Hakkı (c) 2024 Tülin CENGİZ https://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0 https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3427 Mon, 01 Apr 2024 00:00:00 +0300 TATARİSTAN’DA AHMED YESEVÎ’NİN HAYATI VE ESERLERİ ÜZERİNE YAPILAN ÇALIŞMALARIN TARİHSEL İNCELEMESİ https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3428 <p>Pir-i Türkistan Hoca Ahmed Yesevi olarak da bilinen Ahmed Yesevi, Türk-İslam dünyasının önemli bir âlimi ve Türk tasavvufunun öncülerinden biridir. Kendisi 12. yüzyılda yaşamış bir şair ve tasavvufi ve İslamî ilimler uzmanıydı. Yesevi, Türk halklarının İslami aydınlanmasına önemli katkılarda bulunmuştur. Farklı ülkelerden çok sayıda akademisyen onun hayatı ve yaratıcı çalışmaları üzerine çeşitli çalışmalar yapmıştır. Bilimsel çalışmalar arasında Tasavvuf ve Tasavvuf felsefesi konusu önemli bir yere sahiptir. Bu makale, Türk-İslâm tasavvuf geleneğinin öncülerinden Ahmed Yesevi’nin hayatı ve faaliyetlerinin hem yerel hem de uluslararası Türkoloji çalışmalarında incelenmesini ele almaktadır. Tataristan’daki yayınların analizi, Ahmed Yesevi’nin eserlerinin Tatar teolojik düşüncesi ve Tatar edebiyat araştırmaları bağlamında incelenmesi bağımsız olarak ele alınmaktadır. Makale, Ahmed Yesevi’nin Tatarların manevi dünyasındaki rolü ve konumunun önemini vurgulamaktadır. Yazar, Tatar akademisyenlerin konuyla ilgili araştırmalarını inceledikten sonra, çalışmaların genel nitelikte olduğunu tespit etmiştir. Yesevinin edebi ve sufi mirasının analizi, Sovyet yönetimi yıllarında oluşan metodolojik klişelerin ve ideolojik önyargıların etkisi altında gerçekleştirilmiştir. Sonuç olarak, bu konuyla ilgili gelecekteki araştırma beklentileri ana hatlarıyla belirtilmiştir. Yesevinin Tatar kültürüne ve toplumsal düşüncesinin evrimini incelerken veri analiz yöntemi tarihselcilik ilkesine ve sistem yaklaşımına öncelik veren somut-tarihsel bilişsel yönteme dayanmaktadır.</p> <p>Anahtar Kelimeler: Ahmed Yesevi, Sufi şair, Yaratıcılık, Tasavvuf, Tarikat.</p> LIAILIA MİNGAZOVA- YÜCEL GELİŞLİ Telif Hakkı (c) 2024 YÜCEL GELİŞLİ- LIAILIA MİNGAZOVA https://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0 https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3428 Mon, 01 Apr 2024 00:00:00 +0300 ALTERNATIVE VOICES IN OTTOMAN RELIGIOUS CULTURE: BEKTAŞİ STORIES https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3429 <p>In the field of cultural history, which scrutinizes the interactions between history, culture, and society, the numerous versions of storytelling are one of the specific subjects of interest. In this article, “Bektaşi stories” which were constantly narrated in the Ottoman religious culture and humorously indicate the divergences of Bektaşis with the widespread religious narrative, are set as the topic. In this regard, Bektaşi stories from different sources are compiled and explained, which are eccentric and can be named “alternative voices” that are heard by all. These stories could be regarded as peculiar representations of the Ottoman religious culture and Bektaşi, the main hero of the stories, is generally a versatile stereotype that represents the alternative voices of the religious culture. The Bektaşi stereotype speaks to certain figures of Ottoman society from several social degrees and the structure of the stories mirrors various characteristics of the Bektaşi stereotype as well as his authentic interpretations of events and facts. The Bektaşi is ultimately not a deist or an atheist, but his mindset differs from the widespread Muslim narrative in many senses. These stories which contain various elements for interpretation have been reproduced within the religious and cultural field and they could be survived to the present day. This article aims to articulate how the differences and alternative voices are quoted in a humorous way in Ottoman religious culture and how the stories of religious groups that have the potential to be seen outside of orthodoxy are conveyed delicately thanks to the tradition of storytelling.</p> <p>Keywords: Bektaşi, Ottoman, Story, Narrative, Culture</p> İSKENDER CÜRE Telif Hakkı (c) 2024 İSKENDER CÜRE https://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0 https://hbvdergisi.hacibayram.edu.tr/index.php/TKHBVD/article/view/3429 Mon, 01 Apr 2024 00:00:00 +0300